Bu tabir size de tanıdık geldi mi?
Genellikle, yabancı dil bilgimiz sorulduğunda kullanırız bu sözü. Peki ya ana dilimiz için de aynı durum geçerli ise?

O zaman ortada bir problem var demektir…

Türk insanı günde ortalama 400-500 arası kelime ile iletişim kurmaktadır. Elbette kültürel düzey ve kitap okuma oranı arttıkça bu sayı da artmakta. Özellikle; son yıllarda gerek sosyal medyanın etkisi ile gerek yaşam biçimlerimizin değişmesi ile birlikte gençler arasında bu sayı gittikçe düşmektedir.  

Bu olumsuz değişimin nedenlerini tespit etmek istediğimizde ise dilimizin değişiminin 5 nedenini şöyle sıralayabiliriz.

 1- Sosyal Medyanın Etkisi 

Özellikle “Z kuşağı” diye adlandırılan yeni nesil, çoğunlukla sosyal medya yoluyla iletişim kurup, sosyalleşiyor. Uzun süre dinlemeye ve konuşmaya pek tahammülleri kalmıyor. Çünkü; hız çağında yaşıyor olmak, bir süre sonra insanları emojilerle iletişim kurmaya alıştırıyor. 

2- Kısaltmalar Yapmak 

Mesajlaşırken kelimeleri kısaltmak hem pratik hem de zaman almıyor. Dolayısıyla da bu birçok kişi için kısayol olarak tercih ediliyor. Örneğin son zamanlarda, “mükemmel” demek yerine “müq”, “görüşürüz” demek yerine “bye”, “kanka” yerine “knk”, “tamam” yerine “tmm”, “sağ ol” yerine “saol”, “teşekkürler” yerine “tşk”, “merhaba” yerine “mrb”, “iyi” yerine “ii” gibi kısaltmaların kullanıldığını görüyoruz. Yakın zamanda insanlar bu kısaltmaları sözlü konuşmalarına da dahil etmeye başladılar. 

Sözlü konuşmalarda yetkinliğimizi artırmak, iletişim yeteneklerimizi geliştirmek ve etkileyici bir konuşmaya sahip olmak da bireysel çabaya bağlıdır. Her şeyin “kısaldığı” bu tüketim çağında kendisini bir adım ileri taşımak isteyen herkesi Bi’akıl üzerinde gerçekleştirdiğimiz online hitabet ve online diksiyon eğitimlerine bekliyorum. 

3- Kitap okumamak 

Aslında, kelime dağarcığımızı etkili şekilde geliştiren şeylerin başında kitap okumak gelir. Ancak Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM)’ın yapmış olduğu araştırma sonuçlarına bakılırsa durum hiç de iç açıcı değil. Türkiye’de kitap okuma oranı yüzde 0,1. Birleşmiş Milletler UNESCO örgütü verilerine göre ise okuma alışkanlığında dünyada 86. sıradayız. İşte size içler acısı bir durum daha: Zira; Data.ai tarafından açıklanan verilere baktığımızda Instagram’da en çok vakit harcayan ülke konumundayız. Bu, şu anlama geliyor, dünyada Instagram kullandığımız kadar kitap okumaya vakit ayırmıyoruz. (Buna e-kitaplar da dahil.) 

4- Etkili dinleyememek 

Her zaman konuşarak değil; aksine çoğu zaman dinleyerek de yeni bir şeyler öğrenebiliriz. Özellikle etkili konuşmalar yapan başarılı kişilerin yaptıkları TEDX konuşmalarına bir göz atın. Şunu çok net biçimde gözlemleyebilirsiniz, bu insanlar birçok konuda bilgi sahibi oldukları için kelime dağarcıkları çok zengin. Çünkü hayatlarının büyük bir kısmını kişisel gelişimlerine ayırmışlardır. Onlar için kitap okumak boş zaman aktivitesi değil bizzat vakit yarattıkları bir faaliyettir. Sözlerini o kadar dikkatli kullanırlar ki dinleyenleri mest ederler. Bill Gates, Warren Buffett, Jeff Bezos gibi dünyanın en zengin insanları bile vakitlerinin önemli bir kısmını kitap okumaya ayırırlar. Bu sebeple de onları dinlemek, kullandıkları kelimelere dikkatle bakmak gerekir. Hiç bilmediğiniz bir konuda yeni bir terim öğrenebilirsiniz mesela. Duyduğunuz yeni bir kelimenin anlamına sözlükten bakıp onu belleğinize kaydedebilirsiniz. 

İletişimin bir tarafı da aktif dinlemeden geçmektedir. Söyleme ve dinlemenin inceliklerini Bi’akıl üzerinde yürüttüğümüz ücretsiz diksiyon eğitimlerinde birlikte keşfediyoruz. Eğitimlere ücretsiz katılmak için biakil.com adresini ziyaret edebilirsiniz. 

5- Sözlüğe bakmamak 

Evet kulağa biraz garip gelebilir ancak sözlüğe bakmak da kelime dağarcığımızı artırmaya yarayan en eski ve de etkili yöntemlerden biridir. Günlük hayatta kullandığımız birçok sözcüğün anlamını bilmiyor veya yanlış kullanıyoruz. Oysaki ara sıra sözlük karıştırdığımızda -tıpkı yabancı dil öğreniminde olduğu gibi- kelimelerin doğru anlamlarını öğrenecek ve yeni öğrendiğimiz sözcükleri cümlelerimize katacağız. 

Sözün bireyler ve toplum üzerindeki gücünü azımsamamak gerekir. Zira doğru yerde, doğru zamanda söylenen doğru sözler, yeri gelmiş bir savaşı noktalamış, yeri gelmiş tarihin seyrini değiştirmiştir.  

Büyük Halk Ozanı Yunus Emre’nin de dediği gibi: 

”Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, 

Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.” 

  

Kaynakça : 

Türkiye Yazarlar Birliği
Erhan Doğru – Köşe yazısı